Yazar: CHRIS AGNOS
Mütercim: İSMAİL KAPLAN
San Francisco’da yaşadığım zamanlar, Oakland körfezinde malların gidip gelişine hayret ederdim. Tamamen dolu yük gemileri limana ardı ardına giriyordu ve ülkenin dört bir yanındaki dükkanlara gidecek ürünlerini oraya indiriyordu. Bir iki günlük beklemeden sonra gemiler Pasifik’i geçmek için tekrar kalkıyor, ABD ve tüketimin fazla olduğu diğer ülkelere satmak için Asya ülkelerindeki fabrikalarda üretilen malları almaya gidiyordu. Liman şehirlerinde yaşayanlar için bu hareketlilik normal, hatta hayatın bir parçası olarak görülebilir.
ÜRÜNLERİ DÜNYANIN DİĞER UCUNA TAŞIMAK EKONOMİ DEĞİL, ENERJİ İSRAFIDIR
Her zaman merak etmişimdir, insanlar neden binlerce mil ötede tüketilecek ürünlerin üretiminde çalışırlar? Acaba bu ürünler yerel imkânlarla üretilemediği için mi? Hayır. Acaba bu ürünlerin üretilmesi için gereken malzemeler ABD’de bulunmuyor mu? Belki birkaç noktada bu doğru olabilir. Fakat bu sürecin devam etmesinin asıl sebebi bu da değil.
Şirketlerin bu düzeni devam ettirmesinin basit bir sebebi var: Böylesi daha ucuz! Enerjiyle veya fiziksel imkanlarla ilgili değil, sadece parayla ilgili. Finansal açıdan baktığımızda; büyük miktarlarda fiziksel kaynağın dünyanın etrafında dönüp durması, düşük ücretle çalışacak işçi bulmak, en sonunda okyanusa doğru yola çıkmadan önce ürünün montajı için birbirine yakın fabrikaları tercih etmek çok daha ucuz.
Tek başına bu bile ekonominin dünya gerçeklerinden daha farklı işlediğini gösterebilir. Nasıl olur da daha fazla fiziksel kaynak kullanmak, finansal olarak daha ucuza mal olabilir?
Bu durumun bir sebebi, küresel ticareti mümkün kılan fosil yakıtların tüm maliyetini ödemek zorunda kalmıyor oluşumuz. Geleneksel petrol yatırımları 25:1 oranında enerji dönüşü sağlıyor. Bu da demek oluyor ki, petrolün ayrıştırılmasında kullanılan her bir birim enerji karşılığında, büyük yük gemilerinin ucuza yapımı ve işlemesi için harcanabilecek 25 birim enerji ortaya çıkıyor. Kirlilik, iklim değişikliği ve canlı türlerin yok oluşu gibi çevreye verilen zararlar fosil yakıt kullanımının maliyetleri arasında hesaplanmadığından, petrol şirketleri dünyadaki en kârlı şirketler oldular. Ve bu sayede, piyasadaki başarısızlıklarını örtmek amacıyla, geleneksel kapitalist teoriye bağlı hükümetleri baskı altında tutabilecek büyük maddi imkânlar kazandılar.
HATALI BİR SİSTEM
Küresel ticaret, yalnızca içinde bulunduğumuz ekonomik sistem sayesinde mümkün hâle geldi. Çünkü bu ekonomik sistem, fosil yakıtların kullanımının gerçek maliyetini hesaba katmıyor. Eğer küresel ticarete imkân veren yakıtların maliyeti de hesaba katılsaydı, sistem bir gecede sona erecekti. Birbiriyle ilişkili sanayi kuruluşları, topluma, çevreye ve vahşi yaşama verdikleri zararla yüzleşmezlerse hangi yıkıcı uygulamalar düzelebilir?
Enerji açısından baktığımızda, arabaları Japonya’dan, iPhone’u Çin’den, giysileri Malezya’dan getirmek, onları yerel imkânlarla üretmekten daha maliyetli. Şirketler, döviz kurlarından kaynaklanan avantajları kullanarak daha ucuz emeği bulabiliyorlar. Bu ürünlerin dolaşımını sağlayacak olan petrol çok ucuz olduğu için, işgücü maliyeti malların dolaşımı konusunda en belirgin faktör oluyor. Bu bozuk ekonomik sistemde, bir CEO’nun Detroit’teki fabrikasını kapatıp, piyasadaki kusurlardan yararlanmak için Çin’e taşınması mantıklı geliyor.
Para, fosil yakıtlar gibi fiziksel bir unsur değil. O öncelikle bilgisayardaki “bit”lerle var oluyor. Bugün var olan paranın tümü, insan tüketimi için doğadan alıp ürün ve hizmete dönüştürdüğümüz her şeyi ölçen basit bir muhasebe aracıdır. Modern ekonominin yanılgısı ise, ne kadar tüketirsek o kadar iyi olacağımızı iddia etmesi. Fakat limitleri de unutmamak gerek. Mümkün olduğunca fazla yemek sizin için iyi bir şey değildir. Dinlenmeksizin fiziksel aktiviteye devam etmek sizin için iyi değildir. Parayla alınabilen tüm ürünlerin ve hizmetlerin bir toplamı olan kişi başına düşen milli gelirin herkes için daha iyi bir dünyayı mümkün kılacağı düşüncesi hatalıdır, fakat bu görüş hâlâ önemli ekonomistler tarafından savunulmaya devam ediyor.
KÜRESELLEŞME SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
Bu yöntem kesinlikle sürdürülebilir değil. Eğer Pazar konusundaki yanılgılarımızı düzeltmezsek, doğa bunu kuraklık, sıcak dalgalar, seller ve olumsuz hava koşullarıyla bize yaptıracaktır. Paranın günümüzde siyaseti nasıl etkilediği de göz önünde bulundurulduğunda, bununla başa çıkabilecek bir devlet yok. Sonuç olarak, “tüketiciler” olarak adlandırılmayı reddedip kaynak kullanımımızı azaltarak hayat tarzımızı değiştirmeli, sadece yerelde üretilen ürünleri satın almalı ve artıkları geri dönüştürmeliyiz.
Şu anda Yunanistan’daki insanların yaşadığı gibi, küresel pazara erişim, insanların ihtiyaçlarına erişiminin zorlaşacağı şekilde aniden sona erebilir. Diğer yandan, petrol sonrası yaşamı ve ekonomiyi keşfetmeyi amaçlayan ve yükselmekte olan hareketler de mevcut. Bunlara “geçiş hareketleri” deniliyor. Bu hareketler, insanların yerel olarak üretilen ürünlerle ihtiyaçlarını karşılamaları ve ülkelerinden çok uzakta üretilen ürünlere ihtiyaç duymamalarını sağlayacak tedarik zincirleri oluşturmayı merkeze alıyorlar. Bu topluluklar, özünde daha eşitlikçi esnek bir ekonomi modeli geliştirmek için çalışıyorlar. Bu sayede insanlar, küresel ticareti mümkün kılan küresel dövizleri bir tarafa bırakıp, ihtiyaçlarını kendi yerel para birimleri ile karşılayabiliyorlar.
Ben hayatın esnek olduğuna inanıyorum. Eğer insanlar üzerlerinde bir baskı hissederlerse ihtiyaçlarını karşılamak için farklı yollar bulacaklardır. Bu, kaynakların ihtiyaçlara göre bölüştürülmesini sağlayan bir ekonomik sistemdir. Yüzlerce yıldır dünyada egemen olan kapitalizmin ve sosyalizmin hiyerarşik sistemine getirilebilecek birçok alternatif vardır.
Orijinal Metin: http://chrisagnos.com/globalization-makes-no-sense/