İçeriğe geç

McDonaldlaştırılmış Zamanlar

Hersanat.com / 29 Aralık 2014

İsmail Kaplan

Bundan yaklaşık üç yıl önce, üniversite kulübümüzle Eskişehir’de önemli bir tekstil markasının devasa fabrikasına bir ziyarette bulunmuştuk. O kadar büyük ve o kadar fazla çalışanın olduğu bir fabrikaydı ki, hayret etmiştim. Orada çalışan bir işçi ile ilgili bir anekdot ilgimi çekmişti, bu işçi 30 yıldır bu fabrikada çalışıyor ve 30 yıldır sadece gömlek yakası dikiyordu. Bunu duyduğumda hayretle karışık bir saygı hissetmiştim, zira ciddi bir emekten bahsediyorduk. Yine de bu duruma üzülmüştüm, zira bu işçi ve daha onun gibi yüzlercesi sadece bu fabrikada ömrünün önemli bir kısmını fazla gayret gerektirmeyen basit işleri günde yüzlerce veya binlerce defa tekrarlayarak hayatlarını sürdürüyorlardı.

Daha sonra üzerine fazla kafa yormadığım bu olayla ilgili zihnimdeki sis perdesini kaldıran kitap, sosyolog George Ritzer’in Toplumun McDonaldlaştırılması adlı kitabı oldu. 1993’te yayınlanan ve 1998’de Türkçeye çevrilen bu kitap öncelikle ismiyle dikkat çekse de, içeriği ismini geride bırakacak kadar yoğun ve önemli. Başta Fordizm ve Max Weber’in Akılcılaştırma kuramından faydalanarak modernizmin ve tüketim kültürünün yapısını ortaya koyan kitap, McDonaldlaştırma kavramıyla günümüz dünyasının “akıldışılığını” gözler önüne seriyor.

Bugünün dünyasında malumunuz olduğu üzere tüketilemeyen her ne varsa yok sayılıyor (hatta tüketilemez olarak düşündüklerimiz dahi tüketilebilecek hale getiriliyor), tüketilebilecek her ne varsa da değersizleştiriliyor. Niceliğin göklere çıkartıldığı bu zamanda niteliğin esamesi okunmuyor. Dolayısıyla tüm çabalarımız niteliği değil, sayıları artırmak üzerine yoğunlaşıyor. Bu da kaçınılmaz olarak çok daha hızlı üretim ve tüketim yöntemleri geliştirilmesini getiriyor. Bugün Henry Ford’un üretim bandının girmediği alan neredeyse yok. Kitapta bir Fransız politikacının sözleriyle dile getirilen metaforu şöyle anlayabiliriz: McDonaldlaştırma, gastronomiye verdiği zarardan daha fazlasını kültüre veriyor.

Sanatta bunun yankılarını görmediğimizi söylersek yanılırız. Aslen insanın “beşer” yanından fazlasını, insanî yanını ortaya koyma çabası olarak görebileceğimiz sanat da bugün McDonaldlaştırılmış durumda. Müzik üzerine yapılan araştırmalar, belli müzik türlerinin tüketim miktarını ve alışkanlıklarını değiştirdiğini söylüyor. Dünya çapında ünlü sanatçılar marka yüzü oluyor, sanatlarını ve eserlerini tüketim nesnesi haline getiriyor. Sanat bugün içsel bir mesele olmaktan çıkıp, insanların hoş (ve boş) vakit geçirmesi, alışveriş merkezlerinde daha fazla bulunması, daha fazla tüketim yapması için kullanılan bir yönteme dönüşüyor. Bunu söylerken sanatçılar kötü niyetlidir demiyorum, bilakis karşılaştıkları zorluklara dikkat çekmek gerektiğini düşünüyorum. Örneğin bugün sinemada büyük dağıtım şirketlerine önemli meblağlar vermeden bir filmin gösterime girmesi neredeyse imkânsız. Dolayısıyla sinemacının iyi niyeti ve becerisi de bu sistemden olumsuz şekilde etkileniyor.

Kitaba dönecek olursak; gıda, spor, eğitim, sağlık gibi farklı alanlarda McDonaldlaştırmanın örneklerine yazar detaylı şekilde tüm bölümlerde değiniyor. Akılcılaştırmanın gerektirdiği dört özelliği; verimliliği, hesaplanabilirliği, öngörülebilirliği ve denetimi yine bu örneklerle destekleyerek temellendiriyor. Devamında ise “akılcılığın akıldışılığı”na değinerek bu sistemin insanı nasıl insanlıktan uzaklaştırdığına dikkat çekiyor. Yazar tüm bunları tespit seviyesinde bırakmıyor, son bölümde “McDonaldlaştırılmış toplumda yaşamak için pratik bir rehber” sunuyor okuyucularına. Bu rehber genel olarak televizyondan ve alışveriş merkezlerinden uzak durmayı, yaratıcılık gerektiren işlerle meşgul olmayı, insanlıktan uzaklaştırılmış ortamları insanileştirmek için çabalamayı öneriyor, kimi zaman da esprili diliyle bu örnekleri pekiştiriyor.

Kitabı İngilizceden çeviren Şen Süer Kaya’nın da hakkını teslim etmek gerek. Bu kadar kapsamlı bir kitabı bu kadar akıcı bir dil ile Türkçeye kazandırdığı için kendisine teşekkür etmek gerekiyor.

Toplumun McDonaldlaştırılması son zamanlarda okuduğum en etkili kitaplardan birisi. Yaşadığı dönem ve içinde bulunduğu sistemle ilgili sorunları ve eleştirileri olan herkes bu kitaptan faydalanmalıdır.

Tarih:Okumalar