İçeriğe geç

İsmail Kaplan Yazılar

McDonaldlaştırılmış Zamanlar

Hersanat.com / 29 Aralık 2014

İsmail Kaplan

Bundan yaklaşık üç yıl önce, üniversite kulübümüzle Eskişehir’de önemli bir tekstil markasının devasa fabrikasına bir ziyarette bulunmuştuk. O kadar büyük ve o kadar fazla çalışanın olduğu bir fabrikaydı ki, hayret etmiştim. Orada çalışan bir işçi ile ilgili bir anekdot ilgimi çekmişti, bu işçi 30 yıldır bu fabrikada çalışıyor ve 30 yıldır sadece gömlek yakası dikiyordu. Bunu duyduğumda hayretle karışık bir saygı hissetmiştim, zira ciddi bir emekten bahsediyorduk. Yine de bu duruma üzülmüştüm, zira bu işçi ve daha onun gibi yüzlercesi sadece bu fabrikada ömrünün önemli bir kısmını fazla gayret gerektirmeyen basit işleri günde yüzlerce veya binlerce defa tekrarlayarak hayatlarını sürdürüyorlardı.

Bir Garip Profesör

Demlik Dergisi, Sayı 6 / Eylül 2014

İsmail Kaplan

Mahmut Hoca son altmış yıldır olduğu gibi bugün de sabah ezanıyla birlikte uyandı. İmam olan babası daha çocukluğunda onu erkenden uyandırır, camiye giderken yanında götürürdü. Mahmut Hoca artık orta yaşlara geldiğinde Aliya İzzetbegoviç’in hatıralarını okurken, onun her sabah babasıyla birlikte namaza gittiğini, namazın “Alâk” ve “Rahman” sureleriyle kılındığını okuduğu zaman, babasının değerini bir kez daha anlamıştı. Bu yüzden hâlâ çocukları ve torunlarıyla beraber camiye gidiyor sabah namazında.

Bugün Mahmut Hoca’nın üniversitede son günü. Son otuz yılını orada geçirdiği odasında, o eski masasının başında bugün son kez oturacak. Son defa derse girecek bugün.

Evrensel Ufka Sahip Bir Dergiydi “Deneme”

Demlik Dergisi, Sayı: 4 / Mart 2014

Röportaj: İsmail Kaplan

Eskişehir’de çıkan ve geniş çapta ses getiren dergiler maalesef ki fazla değil, saysak belki bir elin parmaklarını geçmez.

Bu dergilerden birisi, belki de en önemlisi, 1971 yılında yayın hayatına başlayan ve 14 sayı çıkan Deneme Dergisi. Bugün kültür, sanat, edebiyat ve siyaset hayatında ismini sıkça duyduğumuz birçok kişi, henüz ilkokul ve lise çağlarındayken Deneme Dergisi’nde yer alıyordu. Bu ekibi çevresinde toplayan Atasoy Müftüoğlu ile Deneme Dergisi’ni konuştuk.

Biz Doğulular, Nereye Aitiz?

Yel Değirmeni, Nüsha 8 / Mayıs 2013

İsmail Kaplan

Başlığı bir soruya teslim ettik ama, bu, öyle bir anda cevap verilebilecek bir soru değil toplumsal açıdan baktığımızda. Kişisel olarak kendimizi bir dine, bir millete, bir mezhebe, bir cemaate ait olarak tanımlayabiliyoruz ama birkaç yüz milyonluk “Ortadoğu” denilen coğrafyada öyle çok çeşitlilik var ki bu konuda…

TÜLOMSAŞ’ta küçük bir gezinti

Tren demek, seyahat demektir. Seyahat dediysek, yol gitmek değil sadece. Yol gidenler, acelesi olanlardır. Mesela otobüslerdir. Seyahat etmek ile yol gitmek, aynen turist olmak ile seyyah olmak gibi birbirinden farklı şeylerdir. Biri sadece görmek içindir, diğeri ise yaşamak için.

Şimdi bir fabrika ile bu romantik girişin ne alakası var diyeceksiniz. Bahsedeceğimiz fabrika bir lokomotif fabrikası ise, çok alakası var derim!

Ağaçlar Yaşken Nereye Eğiliyor?

Yel Değirmeni, Nüsha 7 / Kasım 2012

İsmail Kaplan

Okulların var olmadığı bir dünya düşünün. Ütopya gibi, değil mi? Ve bir o kadar da kulağa saçma geliyor. Hem biz değil miyiz, “Oku” emri üzerine hayatını inşa etmeye çalışan, ilme önem veren bir dine inanan gençler?

Yazının hemen başında bu önemli noktaya parmak basarak ana fikri vermekte bir sakınca görmüyorum; ilmin, öğrenmenin gerçekleşeceği tek yer okullar değildir.

Moro’da Müslüman Kardeşlerimiz Var

Yel Değirmeni, Nüsha 6 / Haziran 2012

İsmail Kaplan

Geçtiğimiz yıl Mavera Gençlik Hareketi olarak İslam Coğrafyası Günleri adında çok güzel bir etkinlik düzenlemiştik ve bu vesileyle birçok Müslüman halktan haberdar olmuştuk. Tam da bu sıralarda Facebook’ta bir mesaj aldım. Moro’daki bir direnişçi kardeşimiz yazmıştı: “Moro’da çok uzun zamandır mücadele ediyoruz, bizi de görün, bizden de bahsedin” diyordu mesajında. Peki neyin mücadelesini veriyordu bu kardeşlerimiz?

İlle de Kanaat

Yel Değirmeni, Nüsha 4 / Şubat 2012

İsmail Kaplan

Şu dünya ne garip yer. İki gün bırakıp gitsen, üçüncü gün bambaşka bir hâl alır, tanıyamazsın. Sen onu eski hâlinde zannedersin, oysa ki o bambaşka düşlere yâr olmuştur çoktan…

Halbuki İstanbul’dur o, “Yaşanmaz burada” der ve çeker gidersin, üç gün sonra özlersin, dayanamazsın hasretine. Her hâli tüter burnunda. Su kemerinin üzerine çıkıp intihar girişiminde bulunan ve koskoca metropolü felç eden çingene kadını bile özlersin!